Venedik Gezisi

Gezi notları CEM KOÇ

Laguna di Venezia


Sonraki Kayıt Ana Sayfa
  • Lviv
  • justice cartoons
  • Torino
  • nepal
  • Seoul Korea
  • Hallstatt
  • samos adası
  • CEM KOÇ
  • viyana - wien
  • kos - istanköy
  • napoli - naples
  • ağaç heykelcikler
  • loire vadisi - loire walley
  • sakız adası - khios


Uzun yıllar önce dört şehri kapsayan bir İtalya turuna katılmıştık. O tur programı içinde, bir günlüğüne, sabah kahvaltısından sonra öğleye doğru Venedik’e getirilmiş, “işte Dükler Sarayı”, “işte San Marco Kilisesi”, “işte pişmanlık köprüsü” … denilerek, şöyle bir gezdirilmiş, akşam saatlerinde Mestre’de götürüleceğimiz çanta-ayakkabı mağazasında daha fazla bir süre tutulabilmemiz uğruna , öğleden sonra saatlerinde şehirden çekilip alınmıştık. O gezide, şöyle bir görebildiğimiz Venedik’e, uzun yıllar sonra birkaç gün kalmak üzere kendimiz gittik. Bu yazının esasını ikinci ziyaret izlenimlerimiz oluşturuyor. İkincisinden 7 yıl sonra da bu kez kış mevsiminde Venedik Karnavalı için oradaydık. Buna göre de bazı güncellemeler yaptık. Genel olarak, Venedik içindeki otellerin pahalı olduğu, Mestre, Lido di Jesolo gibi çevre yerleşimlerdeki otellerin daha hesaplı olduğu söylense de, aslında Venedik’te çeşitli fiyat aralıklarındaki oteller, farklı seçenekler sunabiliyor. göz ardı edilemeyecek başka bir gerekçe yoksa, şehirde kalmak kesinlikle tercih edilmeli. Bu masal dünyası şehrinde, otomobil, otobüs, motorsiklet görmeden geçirilecek birkaç gün, her şeye değiyor. İstanbul Atatürk Havalimanından Venedik Marco Polo havaalanına THY nın her gün doğrudan seferi var. Uçuş saatleri de, zamanı en verimli şekilde kullanabilmek için son derece elverişli. Gün ortasında Venedik'te dolaşmaya başlamak mümkün olabiliyor.

Havaalanı’ndan şehre gitmek yaklaşık yarım saat sürüyor. Bagaj alım alanında veya terminalden çıkınca görebileceğiniz otomatlardan şehire giden 5 nolu havaalanı otobüsüne bilet alınabiliyor. Mestre'de konaklamayı tercih edenler için aynı otomatlarda Mestre otobüs bileti de mevcut. Tek yön 8 euro ve gidiş dönüş 15 euro. Ayrıca şehire tekne ile gitmek de mümkün . Otobüsle gidiş yaklaşık yarım saat sürüyor. Otobüsten en son durak olan Piazzale Roma’da iniliyor. Burası, motorlu kara taşıtlarının Venedik’te gelebildiği son nokta. Bu noktadan sonra şehre ya yürüyerek ya da kanal otobüslerine binilerek giriliyor. Venedik’te bir yerden bir yere gitmenin en keyifli yolu yürümek. Mesafeler çok kısa olmasa da çok kolay katediliyor. Başka bir deyişle insan nasıl yürüdüğünü fark etmiyor. Ama istenirse ACTV nin toplu ulaşımı sağlayan yolcu tekneleri (vaporetto) de kullanılabiliyor.

Görülmesi gereken yerler San Marco meydanı, San Marco Kilisesi, Saat Kulesi, Dükler Sarayı olarak sayılmaya başlanabilir. Devamında Rialto Köprüsü, Rialto Pazarı , Grand Kanal ..gibi yerler de mutlaka anılacaktır. Ama bunun yanı sıra, turların programlarına almadığı Arsenal ve çevresi ile kentin kuzeyindeki “Getto” Yahudi Mahallesi de mutlaka görülmesi gereken yerler arasına katılmalı. Scalzi köprüsünden (Ponte Scalzi) Grand Kanal’ın kuzeyine geçilip Rio Terra Lista Di Spagna dan başlayan ve Getto yakınından geçerek, Strada Nova üzerinden Rialto yakınlarına varan bir yürüyüş rotası özellikle tavsiye olunur. Bu bölgeler de, turistik merkez olarak adlandırılabilecek San Marco ve çevresi kadar canlı, hareketli.

San Marco meydanındaki San Marco iskelesinin hemen yakınında Zaccaria iskelesi var. (Aslında aynı yerde yan yana dizilmiş birden fazla sayıda iskeleler) Bu iskelelerden adalara da giden tekneler hareket ediyor. Venedikte geçirilen günlerin birisi sabahtan akşama kadar adalar ve Grand Kanal turu için ayrılacak olursa, herhangi bir iskeleden 20 Euro’luk 24 saat geçerli bir bilet alınarak, bütün adalar ve Grand Kanal gezilebilir. gün sayısını arttırmak suretiyle çeşitli seçenekler de var ama sanki adalar ile birlikte bir kanal gezisi de yapabilmek için bize en uygunu 24 saatlik olanı gibi geldi. Sabah ilk olarak Burano’ya gittik. Aktarma yapılan Punta Sabbioni’ de, Burano adası teknesini beklerken biraz dolaştık. Burası ana karaya bağlı ve motorlu kara araçların ulaşabildiği bir yer. Burano adası ise gerçekten görülmeye değer. Canlı renklerle boyanmış evlerin sıralandığı sokaklar ve kanallarıyla gerçekten kendine özgü bir yerleşim.

Burano’dan, çok yakın mesafedeki Torcello’ya sık aralıklarla işleyen teknelerle gidip gelmek fazla zaman almıyor. Torcello fazla yerleşimin olmadığı daha çok kilise ve manastırıyla bilinen bir ada.

Buradan, başka bir noktaya ulaşmak mümkün değil. Tekrar çok yakındaki Burano’ya dönülüyor ve oradan istenirse Murano’ya (istenirse Venedik’e) geçilebiliyor. Murano, cam atölyelerinin bulunduğu, adeta cam üretimiyle özdeşleşmiş bir ada. Çok sayıda cam işleme atölyesi bulunuyor. Mağazaların önemli bir kısmı cam ürünleri satıyor. Adada birden fazla iskele var. Bunlardan birisinde inilip, yürüyüş güzergahı üzerinde bir başka iskeleden binilecek bir tekne ile istenirse doğrudan Venedik’e dönülebilir. Colonna iskelesinin tam karşısında yer alan ve tamamı mezarlık olarak kullanılan, San Michele adasına geçilebilir.

Bir günlük biletle bütün bu gezileri tamamlayıp, bir de Grand Kanal turu yapmak mümkün olabiliyor. ACTV nin kentte toplu ulaşımı sağlayan teknelerinden 1 numaralı olanı, Piazzale Roma’dan başlayıp, Lido di Venice’ ye kadar giden çok uzun bir hatta çalışıyor. Bu tekneye binip, tam bir Grand Kanal turu yapılabiliyor. Grand Kanal Turundan sonra San Marco veya Zaccaria iskelesinde inilip, tekrar Venedik’in kalbine, San Marco meydanına girilebilir.

En dar yerinde 30 m en geniş yerinde 70 m eninde, derinliği 5 metreye varan Grand Kanal (Canal Grande) 4 km kadar uzunluğuyla Venedik' in en büyük, en güzel, en canlı “bulvarı”. Bu ana kanala çok sayıda ikincil kanal açılıyor. Grand Kanal üzerinde 4 köprü bulunuyor. En ünlüsü ve en kalabalığı, üzerinden turist grupları eksik olmayan Rialto Köprüsü. Scalzi köprüsü ve Accademia Köprüsü nün yapımına kadar "Rialto Köprüsü" nün kanal üzerindeki tek köprü olduğu söyleniyor. Dördüncü köprü daha yeni tarihli. Bir yerden bir yere yürüyerek giderken Grand Kanal’ın yalnızca bu 4 noktadan karşı karşıya geçilebildiğini dikkatle hatırlamak gerekiyor.

San Marco meydanına giderken, ellerinize konup, avuçlarınızdaki kırıntıları yiyen güvercinlere vermek için bisküvi veya benzeri yiyecek maddeleri bulundurmalısınız.

Bir çok meydanda-meydancıkta bulunan su kuyuları son derece ilginç. Artık kullanılmasa da bazı evlerin kendi kuyuları da bulunuyor.

Dört beş katlı binaların gölgelediği daracık sokaklarda dolaşırken, köşeyi döndüğünüzde aniden karşınıza çıkan, evlerin arasına sıkışmış, ıssız, kimsenin olmadığı küçük meydanlar, gezinin hoş sürprizleri oluyor. Kapı kolları ve ziller dikkate değer. Aynı sokaklarda gecenin geç saatlerinde bile insanların güvenlik endişesi duymadan dolaşabildiklerini görüyoruz.

Grand Kanal’dan bakıldığında son derece etkileyici bir görünüme sahip olan Guggenheim Koleksiyon’unun giriş kapısının, ne kadar dar bir sokakta olduğunu görmek şaşırtıyor insanı.

Kendisi başlı başına bir açık hava müzesi olan şehirde, birkaç günlük bir geziyi doldurmaya yetecek kadar müze bulunuyor. Küçük özel galerin etrafında yoğunlaştığı “L'Accademia di Belle Arti di Venezia” Venedik Güzel Sanatlar Akademisi’nin bulunduğu Dorsoduro semti bu bakımdan özellikle anılmaya değer. Dorsoduro kanalı kenarında küçücük bir dükkanda, Venedikli ünlü heykelci, tasarımcı Livio De Marchi ‘ nin eserleriyle karşılaşmak mümkün olabiliyor.


Venedik gezisi için en elverişli zaman nedir denilecek olursa, temmuz ayında geldiğimizde de , mayısta geldiğimizde de şehir başka güzeldi. Yıllar sonra şubat ayında bu kez Karnaval için geldiğimizde de büyüsünü muhafaza ediyordu. Ancak Karnaval Venedik'i çok daha heyecan verici bir hale getiriyor diyebiliriz. Dünyanın her tarafından şehire akın eden gezginler, fotoğraf sanatçıları, maskeler, kostümler ... kelimenin tam anlamı ile büyülü bir ortam. Açıkçası şehri kışın en soğuk günlerinde bile bu kadar kalabalık görmek şaşırtıcı oluyor. Daracık sokaklarında San Marco meydanına veya Rialto'ya akan kalabalığın içine karışmak harika bir duygu.

Hediyelikler sözkonusu olduğunda Rialto pazarı çeşitlilik ve fiyatlar bakımından San Marco'ya göre daha uygun gibi görünüyor. Scalzi köprüsünden kuzeye geçip , Rio Terra Lista Di Spagna'dan başlayan ve Terra Leonardo olarak devam edip Rio Terra Di Madalena üzerinden Strada Nova'dan Rialto'ya ulaşan güzergah da mağazalar bakımından ilginç olabilir. Şehrin bu kesiminin , turistik kesimi kadar canlı olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Yemek konusunda tatsız sürprizler yaşanmak istenmiyorsa, pizza ve açık şarap tercih edilebilir. İtalyan yemekleri konusunda bilginiz, deneyiminiz yoksa, mönüden isimlerini yorumlayarak seçilenler hayal kırıklığı yaratabiliyor ama pizzayı istisnasız her yerde iyi yapıyorlar. Cem Koç





Pinokyo'nun yazarı Goldoni'nin evi










Burano adası


Burano adası

Burano adası





Rialto'dan bakış



kapı zilleri

kapı tokmakları

Tersane girişi


Venedik'te Osmanlı izleri



Torcello adası

Basit teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.